Edinburgh'da Film Lokasyonları Ünlü Filmlerin İzinde

Edinburgh, İngiltere'nin başkenti Londra'dan sonra film endüstrisi için en popüler ikinci lokasyon haline gelmiştir. Nedeni ise, İskoçya'nın yoğun atmosferi, tarihi dokusu, manzaraları ve ahşap yapılarıdır. Bu nedenlerden dolayı, birçok ünlü film, televizyon dizisi ve belgesel Edinburgh'da çekilmiştir. Bu yazımızda, Edinburgh'un ünlü film lokasyonlarını ve neden bu lokasyonların kullanıldığını inceleyeceğiz.
İlk olarak, İskoçya'nın tarih dolu yapısı tüm dünya tarafından biliniyor. Edinburgh, Orta Çağ'daki yapılarıyla birlikte modern yapılarına sahip bir şehirdir. Bu nedenle, tarih filmleri için mükemmel bir lokasyondur. Örneğin, Da Vinci Şifresi'nin birçok sahnesi Edinburgh kalesinde, The Royal Mile'da ve Rosslyn Şapeli'nde çekilmiştir. Bu mekanlar, filmin konusu için uygunluğu ile birleştiğinde muhteşem sahneler ortaya çıkarmıştır.
İkinci olarak, Edinburgh'un doğal güzellikleri muhteşem manzaraları ile ünlüdür. Bu manzaralar, filmlerde genellikle atmosfer oluşturmak veya ana karakterin içsel yolculuğunu temsil etmek için kullanılır. Örneğin, Trainspotting filminde Arthur's Seat'in muhteşem manzarası ve The Avengers: Infinity War'da çekilen sahnelerde Edinburgh'un sokakları muhteşem bir fon sağlamıştır.
Edinburgh'un bir diğer avantajı da şehir içindeki çeşitli mekanların kullanıma hazır olmasıdır. National Museum of Scotland, Edinburgh Üniversitesi ve The Royal Mile gibi mekanlar, birçok filmde farklı amaçlar için kullanılmıştır. Bu mekanların tarihi dokusu, atmosferi ve estetiği, filmlere hayat vermek için kullanılmaktadır.
Kült film Trainspotting, 1996 yılında Edinburgh'da çekildi. Filmdeki ana karakterler, hayatlarının önemli bir bölümünü Edinburgh'un banliyölerinde ve merkezinde geçirirler.
Filmin en ikonik sahnelerinden biri, karakterlerin "dişli çark" olarak adlandırdıkları bir park garajında çekildi. Bu sahnede, karakterlerden biri olan Mark Renton, İskoç halk müziği olan "İskoçya'nın Kalbi Temizdir" parçası eşliğinde koşar.
Ayrıca, filmdeki kahramanlar genellikle doğaçlama yaptıkları Rugby sahasında vakit geçirirler. Bu sahne, Leith'te bulunan Meadowbank Stadyumu'nda çekildi.
Trainspotting'in en unutulmaz sahnelerinden biri de Princess Street Gardens'taki "kakaolu sütlü çay" sahnesidir. Bu sahne, doğal güzelliğiyle ünlü Edinburgh Kalesi'nin arkasında yer alan parkta, karakterlerin favori çay bahçesi olan Rock House Cafe'de çekildi.
Film ayrıca, sahillerinde yirminci yüzyılın başlarında inşa edilmiş tenementlerin yer aldığı İskoçya'nın başkenti Edinburgh'un genel atmosferine de dikkat çekmektedir.
Trainspotting, İskoçya'nın başkentinde yaşayan ve başlangıçta birçok kişi tarafından anlaşılamayan gençlerin hikayesi olduğu için, film çekildiği yerlerdeki yerel kültürleri ve atmosferleri temsil etmektedir. Bu nedenle, Edinburgh'da gezinirken filmde kaydedilen yerleri ziyaret etmek, gerçek İskoçya kültürüyle tanışmak için harika bir fırsat sunacaktır.
Da Vinci Şifresi, ünlü yazar Dan Brown'ın yazdığı aynı adlı romandan uyarlanan bir filmdir. Film, çoğunlukla Paris'te geçmekle birlikte, bazı sahneleri Edinburgh'da çekilmiştir.
Filmin açılış sahnesi, ünlü Roslyn Şapeli'nde çekilmiştir. Bu şapel, filmin birçok sahnesine ev sahipliği yapar. Şapelin mimarisi, ilginç detayları ve muhteşem manzarası, film için mükemmel bir locasyon haline gelmiştir.
Bunun yanı sıra, Robert Langdon karakterinin kaldığı otel olan The Balmoral da filmin bir diğer mekanıdır. Bu lüks otel, Edinburgh'daki en iyi manzaralardan birine sahiptir.
Filmdeki diğer sahneler arasında Edinburgh Castle, Parliament Square, Canongate ve St Giles Katedrali yer almaktadır. Edinburgh, mistik ve gizemli atmosferi ile Dan Brown'ın romanına mükemmel bir kalenvari temas sunmaktadır.
Eğer siz de Da Vinci Şifresi'nin izlerinde Edinburgh'da gezmek istiyorsanız, mutlaka bu mekanları ziyaret edin ve filmin atmosferine kendinizi bırakın.
The Royal Mile, Edinburgh'un en popüler turistik noktalarından biridir. Bu cadde, Edinburgh Kalesi'nden başlayarak Holyrood Sarayı'na kadar uzanmaktadır. Ayrıca, Tom Hanks'in başrol oynadığı "Da Vinci Şifresi" filminde kaçtığı yer olarak da bilinmektedir.
The Royal Mile boyunca yürümek, Edinburgh'un tarihini keşfetmek ve geziye çıkmak için harika bir yoldur. Burada, tarihi yapıların yanı sıra, hediyelik eşya dükkanları, restoranlar ve barlar da bulunmaktadır.
Bu bölgede, turistlerin ziyaret etmesi gereken bazı ilginç yerler vardır. Bunlardan biri, St Giles Katedrali'dir. Bu kilise, Edinburgh'un ana kilisesi olarak bilinir. Ayrıca, Mary King's Close da Royal Mile seyahatinizde ziyaret etmeniz gereken tarihi bir yerdir.
The Royal Mile boyunca yürüyüş yapmak, Edinburgh'un tarihini ve mimarisini keşfetmek için harika bir fırsattır. Ayrıca, Tom Hanks'in kaçtığı mekanı da ziyaret etmek isteyenler için burası tam bir keyif olacaktır.
Rosslyn Şapeli, İskoçya'nın Midlothian bölgesinde yer alır ve ünlü Dan Brown romanı Da Vinci Şifresi'ne ilham vermiştir. Şapel, 1446-1492 yılları arasında inşa edilmiştir ve üzerindeki gizemli semboller ve işaretler, yüzyıllardır pek çok kişinin dikkatini çekmiştir.
Da Vinci Şifresi, Robert Langdon karakterinin bu şapeli ziyaret etmesiyle hikayesinde önemli bir rol oynamıştır. Şapelin büyüleyici mimarisi ve sembollerle dolu yapısı, romanın okuyucularını adeta büyülemiştir. Rosslyn Şapeli'nin gizemli sembollerinin incelenmesi, her yıl yüz binlerce turistin ziyaret etmesini sağlamıştır.
Rosslyn Şapeli Hakkında Bilinmesi Gerekenler | |
Kuruluş | 1446-1492 |
Konum | Midlothian, İskoçya |
Efsanesel hikayeler | Da Vinci Şifresi |
Önemli özellikleri | Sembollerle dolu işaretler, büyüleyici mimari |
Rosslyn Şapeli, sadece Dan Brown okurlarının değil, tarih ve mimariye ilgi duyan herkesin ziyaret etmesi gereken bir yerdir. Şapelin yapısındaki sembollerin anlamlarının hala tam olarak bilinmemesi, bu yapıyı daha da ilgi çekici hale getirmektedir. Eğer Edinburgh'a gitmeyi planlıyorsanız, Rosslyn Şapeli'ni ziyaret ederek Da Vinci Şifresi’nin etkileyici hikayesini yaşayabilir ve İskoçya'nın büyüleyici tarihine bir yolculuk yapabilirsiniz.
Edinburgh Üniversitesi, Netflix tarafından yayınlanan popüler dizi The Missing'in ikinci sezonunda önemli bir rol oynadı. İlk sezonun ardından, kurgusal hikayenin devamı niteliğinde olan ikinci sezon, başka bir aile hikayesini anlatıyor. Bu sezon, kahramanımız Julien Baptiste'in (Tcheky Karyo) keşfedilmesi gereken yeni bir vaka ile karşı karşıya kalır. Bu defa, birçok kişinin hayatını etkileyecek bir cinayet davasını çözmeye çalışır.
Edinburgh Üniversitesi, ilk sezonun ana karakterlerinden Oliver Hughes'un (Guillem Morales) evi olarak kullanıldı. İkinci sezon ise, Oliver'ın abisi Sam Webster'ın (David Morrissey) izini sürmek için kullanıldı. Sam Webster, olayların merkezinde yer aldı ve heyecan verici bir gizeme sahipti.
Edinburgh Üniversitesi'nin, ikinci sezonun şaşırtıcı bir finaline ulaşılana kadar birçok sahnesi çekildi. Özellikle, Kraliyet Dağları'nın yanında yer alan yenilikçi bir bina olan Informatics Forum, dizide önemli bir rol oynadı. Bu bina, Sam Webster'ın kaçırılması sırasında kritik bir olayın yaşandığı yerdi.
Edinburgh Üniversitesi, The Missing dizisinin çekimleri için oldukça popüler bir mekanı oluşturuyor. İkinci sezonun benzersiz konusu ve inanılmaz oyunculuk performansları nedeniyle Edinburgh Üniversitesi, izleyicilerin dikkatini çekti. Bu bölgede bulunan diğer tarihi binaların ve mekanların da keşfedilmesi, yeni hikayelerin ortaya çıkmasına neden olabilir.
The Avengers: Infinity War filminin bir kısmının çekimleri Edinburgh'da yapılmıştır. Iron Man, Doctor Strange ve Star-Lord gibi popüler Marvel karakterlerinin bazı sahneleri, Edinburgh Kraliyet Hastanesi'nin çeşitli bölümlerinde kaydedilmiştir. Hastanenin dışında, Salisbury Kalesi ve Cadde gibi yerler de filmin çekimleri için kullanılmıştır.
Bunun yanı sıra, filmde yer alan Thanos karakteri, John Byrne tarafından yazılan yaratıcılık dolu bir çizgi roman serisine dayanmaktadır. Bu seride, Thanos'un yıkıcılık konusundaki çabaları, Marvel evreninde yol açtığı hasarlar ve müttefikleri ile mücadelesi anlatılmaktadır. Bu konsept, Avengers: Infinity War filminin hikayesinde de kullanılmıştır.
Edinburgh'da Infinity War filminin mekanlarını keşfetmek için öncelikle Kraliyet Hastanesi'nde başlayabilirsiniz. Hastaneyi ziyaret ederek, filmin çekimlerinde kullanılan bölümleri görmeniz mümkündür. Ardından, Salisbury Kalesi'ni ve Cadde'yi ziyaret ederek, burada gerçekleşen sahneleri hayal edebilirsiniz. Ayrıca, zamanınız varsa ve Thanos karakterinin hikayesine ilgi duyarsanız, serinin kitaplarını edinebilir ve mücadelesini okuyabilirsiniz.
The High Life, İskoç komedi dizisi olarak ekrana gelmiştir. Dizinin tüm bölümleri Edinburgh'da çekilmiştir ve bu nedenle şehirde popüler bir lokasyon haline gelmiştir. The High Life, aynı zamanda şehrin halkını ve turistik yerlerini de tanıtmıştır.
Dizinin birçok sahnesi Victoria Street'te yer alan turistik dükkanlarda, publarda ve restoranlarda kaydedilmiştir. Victoria Street, İskoçya'nın en renkli sokaklarından biri olarak bilinir ve restoran ve barlar ile yerel ve uluslararası şarapçılardan oluşan birçok seçenek sunar. Dizinin bazı diğer sahneleri ise Edinburgh kalesi ve Princes Street üzerinde kaydedilmiştir.
The High Life, Edinburgh'un geleneksel atmosferini yakalayan bir dizi olduğu için, şehrin tarihi sokaklarında kaydedilen sahneleri de izlemeye değer. Grassmarket, Cowgate ve Old Town gibi alanlar, dizinin eğlenceli ve tarihi birleşimine ev sahipliği yapmaktadır.
Dizinin etkileyici sahnelerinden biri Arthur's Seat'te çekilmiştir. Bu sahnelerde hızlı koşan karakterlerin Edinburgh'un doğal güzelliklerinde keyifli bir maceraya atılmaları işlenmiştir. Arthur's Seat, İskoçya'nın en yüksek dağıdır ve Edinburgh manzaralarını kusursuz bir şekilde sunmaktadır.
Edinburgh'un en yüksek noktası olan Arthur's Seat, sadece doğanın güzelliğini değil aynı zamanda popüler filmlerin sahnelerini de barındıran bir mekandır. Ünlü İskoçya destanındaki efsanevi kahramanın adını taşıyan Arthur's Seat'ten çekilen manzaralar, sinema endüstrisini de etkilemiştir. Ünlü TV dizisi The High Life ve Hollywood filmleri Outlaw King ve Avengers: Infinity War, Edinburgh'un muhteşem manzaralarını sergilemek için Arthur's Seat'te çekilmiştir.
Arthur's Seat, Edinburgh'un seyir noktasıdır ve şehri tam manasıyla keşfetmek isteyen ziyaretçiler için vazgeçilmez bir yerdir. Ayrıca, bu bölgedeki sahneleri çekmek için yapımcılar da sık sık buraya gelirler. Avengers: Infinity War'da, Star-Lord, Iron Man ve Doctor Strange'in bir araya geldiği ilk sahne, Arthur's Seat'in tepesinde geçmektedir. Bu yerin doğal güzelliği, filmin sıradan bir yer olmaktan öteye geçmesine katkıda bulunmuştur.
Arthur's Seat aynı zamanda The High Life dizisi için de çekim yeri olmuştur. Dizinin ilk bölümünde karakterler, tepenin tepesinde müzik konseri verirler. Dizi, turistlere Edinburgh'un yalnızca tarihsel yerlerinden değil aynı zamanda doğal güzelliklerinden de bahseder.
Arthur's Seat, sadece turistler değil aynı zamanda yerli halk için de popüler bir yerdir. Yürüyüş yolları, dağ bisikletleri ve koşucular için en ideal yerdir.
Edinburgh'un muhteşem manzaralarını keşfetmek ve aynı zamanda popüler filmlerin sahnelerini bulmak isteyenler, kesinlikle Arthur's Seat'e gitmelidirler.
National Museum of Scotland, Edinburgh'daki en popüler turistik mekanlardan biridir. Ancak, çoğu insan farkında değildir ki, bu müze aynı zamanda pek çok yerli ve yabancı yapımın da çekildiği bir film lokasyonudur. National Museum of Scotland, birkaç yılda birkaç farklı film ve dizinin çekimine ev sahipliği yapmıştır.
Bunlar arasında da The High Life yer alıyor. Dizinin ilginç sahneleri, müzenin antikalar galerisinde kaydedilmiştir. Ayrıca, Outlander dizisinin birkaç sahnesi de müzede çekilmiştir. Eğer Outlander hayranıysanız, müzeyi ziyaret ederken Claire ve Jamie'nin kırda yürüyüş yaptığı sahnelerin kaydedildiği galeriyi ziyaret etmeyi unutmayın.
Müze aynı zamanda 2019'da vizyona giren Avengers: Endgame filminden birkaç sahneye de ev sahipliği yapmıştır. Buna rağmen, müze çekim sırasında ziyaretçilere açıktı ve bu nedenle, çekimleri izleyebilme şansı oldukça azdır. Ancak, müzeyi ziyaret edenler olarak, doğru galerileri gezerek filmdeki karakterlerin yer aldığı mekanları keşfetme fırsatını kaçırmayın.
Mükemmel bir film seti arayan ziyaretçilerin ziyaret etmesi gereken bir başka yer de National Museum of Scotland'daki Mumyalar Galerisidir. Mumyalar Galerisi, James Bond filmleri Skyfall ve The World Is Not Enough'dan sahneleri içermektedir. Ayrıca, 2022'de yayınlanacak olan Indiana Jones 5 filminin çekimleri de müzede gerçekleşecek.
National Museum of Scotland'da yer alan film setleri dışında, müze ayrıca zengin bir tarihi ve kültürel mirasa sahip. Viyana'daki Sanat Tarihi Müzesi'nin yanında dünyadaki en büyük ikinci antik Roma koleksiyonuna sahip olan müzeyi ziyaret etmek, gezginler için mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir.
İskoçya'nın akarsuları ve nehirleri doğanın güzelliğini yansıtıyor. Nehirlerin coşkulu sularının şarkısını dinleyin ve doğanın huzurunu tadın. İskoçya'nın en güzel doğal güzelliklerini keşfedin. …
İskoçya'nın efsanelerle dolu gölü Loch Ness'te tekne turuna hazır mısınız? Gizemli Nessie'yi bulmak için yapılan bu turda doğanın sükunetini keşfedin ve adeta masalsı bir yolculuğa çıkın. Loch Ness tekne turunu kaçırmayın! …
Keşfedilmemiş vadilerde doğa tutkunları için eşsiz bir yolculuk! İskoçya'nın vadilerine dalın, doğanın kucağına kendinizi bırakın ve kaybolun. Yemyeşil ormanlar, berrak nehirler ve mistik manzaralar sizi bekliyor. Hemen rezervasyonunuzu yapın ve hayatınızı değiştirecek bir maceraya atılın. …